HADİSLER

 

1. Cuma gunu oldugunda, sizden birisi basini yikar, gusl eder, mescide erkenden gider, yakin oturur, hutbeyi dinler ve sukut ederse, o kimsenin attigi her bir adim icin kendisine bir senelik oruc ve bir senelik namaz sevabi vardir.
Ravi: Hz. Evs Ibni Evs (r.a.)
 
2. Insana olum hazir oldugunda, onu Hak’dan alikoyan ve terkettigi hersey derlenip toplanir, iki gozunun onune getirilir. Iste o anda o insan soyle der: "Ya Rabbi beni geri dondur. Umulur ki terkettigim salih amelleri yapayim."
Ravi: Hz. Cabir (r.a.)
 
3. Bir muallimin onunde veya ilim meclislerinde oturdugunuzda, onlara yaklasin ve birbirinize yakin oturun. Cahiliye ehlinin yaptigi gibi daginik oturmayin.
Ravi: Hz. Ebu Hureyre (r.a.)
 
4. Ilimden bir bab (bolum) ogrendigin zaman, o senin icin kabul edilmis bin rek’at nafile namaz kilmandan daha hayirlidir. Bunu insanlara ogrettigin zaman ister amel edinsin, ister edilmesin; senin icin gene kabul edilmis bin rek’at nafile namaz kilmandan hayirlidir.
Ravi: Hz. Ebu Zerr (r.a.)
 
5. Ilme talip olan bir kimseye olum geldiginde, o bu hal uzerinde olurse sehittir.
Ravi: Hz. Ebu Zerr (r.a.)

 

Kaynak: "Ramuz El E-Hadis" Kitabidir.

Kitabin Yazari: Zaif Ahmet Ziyauddin Gumushanevi

Yorumlayanlar: M.Zahid Kotku & Prof. Dr. Cevat Aksit
       

MESCİD-İ AKSA RAPORU

 

Mescid-i Aksa altında yapılan kazılar belgelendi

Başbakanlık tarafından tayin edilen heyetin, hazırladığı rapor, Mescid-i Aksa’nın nasıl bir tehlikede olduğunu ortaya koydu.

Başbakanlık tarafından tayin edilen teknik heyetin, Haziran 2007′de biten 78 sayfadan oluşan ayrıntılı inceleme raporu Mescid-i Aksa’nın nasıl tehlikede olduğunu açıkça gösteriyor.

İsrail, Osmanlı, Emevi, Eyyübi ve Memlük medeniyetlerine ait kalıntıları bilinçli olarak yok ediyor. İsrail’in üç dinin buluştuğu Kudüs’teki Harem-i Şerif’te yaptığı kazı çalışmaları, 8 kişilik Türk heyeti tarafından incelendi.

İncelemeler sırasında İsrail, Filistin ve Ürdünlü yetkililerle yüz yüze görüşen heyet çarpıcı bir rapor hazırladı. İsrail, Harem-i Şerif’teki çalışmalarla ilgili bazı rapor ve proje taslaklarını Türk heyetinden gizlemeye çalıştı.

Rapor, Mescid-i Aksa’ya nasıl planlı bir suikast yapıldığının resmî ve açık bir belgesi niteliğinde.

Sekiz kişilik Türk heyeti üyelerinin, yaklaşık dört ayda hazırladığı rapor beş bölümden oluşuyor ve Kudüs’ün tarihçesi, kazı çalışmalarının fotoğrafları, taraflarla yapılan görüşmeler ve birtakım tespit ve tavsiyeleri içermekte.

Raporda Mescid-i Aksa’nın Müslümanlar için önemine şöyle dikkat çekiliyor: "Hz. Musa’nın kıblesi, Hz. Ermiya’nın vahiy aldığı yer, Hz. Yahya’nın şehid edildiği yer burasıdır. Hz. Zekeriya ve Hz. Meryem’in de ibadete çekildikleri odaların burada olduklarına inanılır. Hz. Muhammed, İsrâ mucizesi ile, Mekke’den buraya gelmiş; Miraç’tan önce geçmiş 124 bin Peygambere burada imam olmuş, Miraç yolculuğu Muallak Taşı veya Sahratullah denilen bu noktadan başlamıştır. Mescid-i Aksa, Hicret’in ikinci yılına kadar Kâbe’den önce Müslümanların ilk kıblesidir."

MAĞRİP KAPISI MÜSLÜMANLARIN GEÇİŞİNE KAPALI

Güncel durum ise raporda özetle şu şekilde ifade edilmiş: 1970′lerin başlarında Mağrib Mahallesi tahrip edilmiş, 15 Şubat 1994 tarihinden itibaren, 13 yıldan beri, Müslümanların Mağrib Kapısı’ndan geçişi yasaklanmıştır. Bu kapı ve yürüyüş yolunun kontrolü tamamen İsrail polisindedir. Şubat 2004′te Mağribliler Kapısı’na çıkan rampanın kuzey yamacındaki duvarın, 6-7 metrelik kısmı yıkılmıştır. 2005′te tehlikeli olduğu gerekçesiyle belediye tarafından bu rampa yayalara kapatılmıştır. 6 Şubat 2007′de Mağribliler Kapısı’nda hafriyat çalışmaları başlatılmıştır.

Mağribi Kapısı’nda yoğunlaşan kazıların belirlenmiş bir planı ve nihaî noktası belli değildir. İsrail’in bu kazılarla ulaşmak istediği noktanın Mescid-i Aksa’yı adım adım kullanılamaz hâle getirmek, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa ve civarını Yahudileştirmek ve sonuçta Süleyman Mabedi diye inandıkları yapıyı ortaya çıkarmak olduğu anlaşılmaktadır. İsrail’in her ne kadar "çalışmalarımız herkese açıktır" türü kamuoyunu yanıltıcı beyanları bulunsa da, işbirliğine yanaşmaması ve tüm tarafların haklarının olduğu bu mukaddes mekâna müdahale edilirken, ortak bir komisyon kurulmasına taraftar olmaması ve ısrarla çalışmalarına devam etmesi konu hakkındaki şüpheleri artırıyor. Nitekim, Türk Heyeti’nin raporunda da bu noktaya işaret edilmekte.

PLANLI YAPILIYOR

İsrail Eski Eserler Kurumu (İEEK) tarafından yapılan arkeolojik çalışmalar hız kesmeden sürerken, Türk heyeti, kazıların bilimsel kriterlere uygun olmadığını tespit etti. Heyet, İsrail’in gerçekleştirdiği kazılarda önlem alınmadığı takdirde bölgedeki Osmanlı, Emevi, Eyyübi ve Memlük dönemlerine ait hiçbir eserin kalmayacağının altını çizdi.

Heyet, yapılanların geçmişin kültürel değerlerinin yok edilmesi amacıyla planlı bir girişim olduğunu da raporuna koydu. Raporda, bölgedeki yapıların tahrip edildiği vurgulanırken, 2004 yılındaki yağmur ve kar yağışları nedeniyle yıkılan duvarların altından çıkan tonozların, orijinal yapı bozularak sonradan eklendiği belirlendi.

Heyet, raporunda "Çalışmaların UNESCO’nun 1956 tarihli Arkeolojik Kazılarda Uygulanması önerilen Uluslararası İlkeleri’ne ve kabul edilmiş uluslararası mesleki standartlara uygun yürütülmemektedir" ifadelerine yer verdi.

RAPORDAN BAZI BÖLÜMLER:

Unesco Heyeti’ne sunulan Mağribi Girişi ve rampanın iki mimari taslağı, bunlardan artık vazgeçildi söylenerek heyete sunulmamıştır. İsrail otoriteleri kazıdan sonra ne olacağı hususunda net bir beyânda bulunamamışlar, buna belediyenin karar vereceğini ifade etmişlerdir. Arkeolojik kazının müdahale şekil ile sınırlarını belirleyen net bir çalışma planı bulunmadığından, tarafların müşterek bir eylem planı üzerinde mutabakata vararak, bu konuda belirlenecek yöntem ve uygulama şekline, bir an önce karar vermeleri gereklidir.

Unesco Teknik Heyetinin Raporunda IV.41. de açıkça ifade edildiği gibi, Emevi, Eyyubi, Memluk ve Osmanlı dönemlerine ait muhtelif izler taşıyan, Mağribi Rampası’ndaki arkeolojik kan derhal durdurulmalıdır. Belli bir karar, plan ve neticesindeki proje çerçevesinde, önce mevcut tarihi miras kabul edilebilecek tasımlara zarar vermeden son dönemin işleri ayıklanıp, koruma, sağlamlaştırma ve onarım yoluna gidilmeli, mevcut durumda konsolidasyon ve konservasyon yapılarak rampa restore edilmeli, kullanıma açılmalıdır. Buradaki kemer-tonoz sistemi ile tarihi ve arkeolojik yapılanmanın, üstü açık bir şekilde bir kış daha geçirmesi doğru olmayacaktır.
Yeni ihdas edilecek Mağrib Yolu’nun ve bölgenin tanzimi İçin; israil, Ürdün ve Filistinli mimarların da dahil olabileceği uluslararası bir proje yarışması açılabilir. Harem-i Şerif üzerinde garantörlük hakkıyla denetleyici rolü bulunan Ürdün Devleti ile işbirliğine gidilebilir.

Uluslararası uzmanlardan oluşan bir gözlem heyetinin öncülüğünde, İsrail ve Filistinli uzmanlarla birlikte uygulama yapılabilir ve bu hususta, Unesco, teomos, İslam Konferansı Örgütü ve Kudüs Komitesi gibi kuruluşlardan yardım istenebilir,

Bu birliktelik, tarihi anlaşmazlığa son verecek, karşılıklı işbirliği ve uzlaşmaya giden yolda önemli bir köşe taşı olacaktır. Bu hususta gösterilecek uzlaşma ve barışın, müreffeh iki yurtlu topluma kapı açacağı açıktır.


• Mağribi Yolu meselesi, dini ve kültürel açıdan farklı topluluktan ilgilendirdiğinden, İlgili bütün tarafların görüşü elde edilerek, planlama ve uygulamayla ilgili herhangi bir karar alınmadan önce müşterek müzakereler ve konsültasyonlar yaparak, diyalog ve İletişimin sağlanması büyük ehemmiyet arz etmektedir.

Dünya Bülteni / Haber Merkezi
–~–~———~–~—-~————~——-~–~-

((((  *Aslanbey*  ))))
-~———-~—-~—-~—-~——~—-~——~–~—

★ Msn ‘ İP ADRESİ BULMAK…

 

Soru: Kendime yeni bir msn adresi açtım. Eski MSN adresimdeki kişilerimi yeni msn adresime nasıl aktarabilirim??
Cevap: Öncelikle eski MSN adresinizi açın. Sonra MSN Messenger ana penceresinde üst menüde Kişiler > Kişi Listeni Kaydet sekmelerine gelin. Kişi listenizi istediğiniz dizine kaydettikten sonra yeni MSN adresini açın. Ardından Kişiler > Dosyadan Kişi Al seçeneğine tıklayın ve kişi listenizi bulunduğu dizinden seçin. Kişi listeniz hayırlı olsun
Soru: Kişi listemi nasıl yedeklerim?
Cevap: Yukarıda ki gibi Kişiler > Kişi Listeni Kaydet bölümlerinden listenizi yedekleyebilirsiniz.
Soru: MSN Messenger ana penceresinde ki kişi avatarları çok büyük. Bunları nasıl küçültebilirim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinde üst menüden Kişiler > Görüntü Resimlerini Değiştir takip ederek gerekli ayarı yapabilirsiniz.
Soru: Listemde ki kişileri nasıl Çevrimiçi-Çevrımdışı olarak listeleyebilirim?
Cevap: Messenger ana penceresinde üst menüden Kişiler > Kişileri Sırala > Çevrimiçi/Çevrimdışı Durumu olarak seçerseniz hallolacaktır.
Soru: Çoklu bir konferansta tanımadığım kişileri msn adresime nasıl ekleyebilirim?
Cevap: Konuşma penceresinde Eylemler > Kişileri Ekle dediğinizde karşınıza çıkacak pencerede eklemek istediğiniz kişinin nickini çift tıklatırsanız eklenecektir.
Soru: Web kameram olduğunu listemdeki kişilerden nasıl gizlerim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresine geldiğinizde en altta Web kameram olduğunu başkalarının görmesine izin ver seçeneğini deaktif etmelisiniz.
Soru: MSN Adresimi her açtığımda MSN Today diye bir pencere açılıyor. Bunu nasıl önleyebilirim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresinde Genel sekmesine tıklayın. Ardından Messenger ‘da oturum açıldığında MSN Today’i görüntüle seçeneğini deaktif etmeniz yeterli olacaktır.
Soru: Titreşim alımını ve gönderimini nasıl engellerim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresinde İletiler sekmesine geldiğinizde Titreşim göndermeme ve almama izin ver seçeneğini deaktif etmeniz yeterli olacaktır.
Soru: MSN Messenger’da konuşmalarımı herhangi bir eklentiye ihtiyaç duymadan nasıl kaydederim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresinde İletiler sekmesine geldiğinizde altta ki İleti Geçmişi bölümünde Görüşmelerin geçmişini otomatik olarak sakla seçeneğini aktif etmelisiniz. Görüşmelerin saklandığı yeri alttaki Konuşmalarını Bu Klasöre Kaydet bölümünden ayarlayabilirsiniz.
Soru: Dosya alımında dosyalarımın Belgerim > Alınan Dosyalarım dizinine gitmesini istemiyorum. Bunu nasıl değiştirebilirim.
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler ve Dosya Aktarımı sekmesine gelin. Alınan Dosyaları Bu Klasöre Kaydet seçeneğini aktif edin ve hemen altta kullanmak istediğiniz dizini seçin.
Soru: Beni MSN listesinden silen kişileri nasıl görebilirim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinde Araçlar > İletiler > Gizlilik sekmelerine tıkladıktan sonra karşınızda ki listede sizi silip-silmediğini öğrenmek istediğiniz kişinin üzerine ters tıklatın. Eğer Sil seçeneği aktifse karşı taraf sizi silmiş demektir.
Soru-cevap şeklinde püf noktalardan bahsettikten sonra aklıma gelen birkaç püf noktasını da eklemek istiyorum;
{*} MSN Messenger’da size aktarılan dosyaları açmadan önce bir antivirüs’e taratabilirsiniz. Hem de otomatik olarak. Yapmanız gereken; MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler ve Dosya Aktarımı sekmesine gelin. Ardından, Dosyalarda Virüs Taramasında Bu Uygulamayı Kullanın seçeneğini aktif edin. Aktif ettikten sonra altta Göz at düğmesi ile PC’nizde yüklü antivirüs’ü Program Files’tan seçin. Ardından size her dosya geldiğinde dosya aktarımı biter bitmez antivirüs’ünüz o dosyayı tarıyacaktır. (NOD32 Antivirüs’ü ile denenmiştir)
MSN İP ADRESİ BULMAK
</DIV>
{*} Çoğu kişi bunu bilmez. Kişiler MSN üzerinden karşı tarafa kendi kişisel smileylerini gönderdikleri sırada DOS’tan çalıştırdıkları bir komutla ya da program yardımıyla karşı tarafın IP’sini rahatlıkla alabiliyorlar. Kişisel Smiley’leri almamak istiyorsanız MSN Messenger ana penceresinde Araçlar > Seçenekler > İletiler sekmelerini takip ettikten sonra Özel İfadeleri Göster seçeneğini deaktif etmeniz yeterli olacaktır
Mail Yoğunluğundan Dolayı gruplarımda No- Mailim , ulaşmak isteyen adreslerimi biliyor…

Site  http://bahcevanpeysaj.spaces.live.com

–~–~———~–~—-~————~——-~–~—-~
                      ((((  *Aslanbey*  ))))
-~———-~—-~—-~—-~——~—-~——~–~—

★ Msn ‘ İP ADRESİ BULMAK…

 

Soru: Kendime yeni bir msn adresi açtım. Eski MSN adresimdeki kişilerimi yeni msn adresime nasıl aktarabilirim??
Cevap: Öncelikle eski MSN adresinizi açın. Sonra MSN Messenger ana penceresinde üst menüde Kişiler > Kişi Listeni Kaydet sekmelerine gelin. Kişi listenizi istediğiniz dizine kaydettikten sonra yeni MSN adresini açın. Ardından Kişiler > Dosyadan Kişi Al seçeneğine tıklayın ve kişi listenizi bulunduğu dizinden seçin. Kişi listeniz hayırlı olsun
Soru: Kişi listemi nasıl yedeklerim?
Cevap: Yukarıda ki gibi Kişiler > Kişi Listeni Kaydet bölümlerinden listenizi yedekleyebilirsiniz.
Soru: MSN Messenger ana penceresinde ki kişi avatarları çok büyük. Bunları nasıl küçültebilirim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinde üst menüden Kişiler > Görüntü Resimlerini Değiştir takip ederek gerekli ayarı yapabilirsiniz.
Soru: Listemde ki kişileri nasıl Çevrimiçi-Çevrımdışı olarak listeleyebilirim?
Cevap: Messenger ana penceresinde üst menüden Kişiler > Kişileri Sırala > Çevrimiçi/Çevrimdışı Durumu olarak seçerseniz hallolacaktır.
Soru: Çoklu bir konferansta tanımadığım kişileri msn adresime nasıl ekleyebilirim?
Cevap: Konuşma penceresinde Eylemler > Kişileri Ekle dediğinizde karşınıza çıkacak pencerede eklemek istediğiniz kişinin nickini çift tıklatırsanız eklenecektir.
Soru: Web kameram olduğunu listemdeki kişilerden nasıl gizlerim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresine geldiğinizde en altta Web kameram olduğunu başkalarının görmesine izin ver seçeneğini deaktif etmelisiniz.
Soru: MSN Adresimi her açtığımda MSN Today diye bir pencere açılıyor. Bunu nasıl önleyebilirim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresinde Genel sekmesine tıklayın. Ardından Messenger ‘da oturum açıldığında MSN Today’i görüntüle seçeneğini deaktif etmeniz yeterli olacaktır.
Soru: Titreşim alımını ve gönderimini nasıl engellerim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresinde İletiler sekmesine geldiğinizde Titreşim göndermeme ve almama izin ver seçeneğini deaktif etmeniz yeterli olacaktır.
Soru: MSN Messenger’da konuşmalarımı herhangi bir eklentiye ihtiyaç duymadan nasıl kaydederim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler penceresinde İletiler sekmesine geldiğinizde altta ki İleti Geçmişi bölümünde Görüşmelerin geçmişini otomatik olarak sakla seçeneğini aktif etmelisiniz. Görüşmelerin saklandığı yeri alttaki Konuşmalarını Bu Klasöre Kaydet bölümünden ayarlayabilirsiniz.
Soru: Dosya alımında dosyalarımın Belgerim > Alınan Dosyalarım dizinine gitmesini istemiyorum. Bunu nasıl değiştirebilirim.
Cevap: MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler ve Dosya Aktarımı sekmesine gelin. Alınan Dosyaları Bu Klasöre Kaydet seçeneğini aktif edin ve hemen altta kullanmak istediğiniz dizini seçin.
Soru: Beni MSN listesinden silen kişileri nasıl görebilirim?
Cevap: MSN Messenger ana penceresinde Araçlar > İletiler > Gizlilik sekmelerine tıkladıktan sonra karşınızda ki listede sizi silip-silmediğini öğrenmek istediğiniz kişinin üzerine ters tıklatın. Eğer Sil seçeneği aktifse karşı taraf sizi silmiş demektir.
Soru-cevap şeklinde püf noktalardan bahsettikten sonra aklıma gelen birkaç püf noktasını da eklemek istiyorum;
{*} MSN Messenger’da size aktarılan dosyaları açmadan önce bir antivirüs’e taratabilirsiniz. Hem de otomatik olarak. Yapmanız gereken; MSN Messenger ana penceresinden Araçlar > Seçenekler ve Dosya Aktarımı sekmesine gelin. Ardından, Dosyalarda Virüs Taramasında Bu Uygulamayı Kullanın seçeneğini aktif edin. Aktif ettikten sonra altta Göz at düğmesi ile PC’nizde yüklü antivirüs’ü Program Files’tan seçin. Ardından size her dosya geldiğinde dosya aktarımı biter bitmez antivirüs’ünüz o dosyayı tarıyacaktır. (NOD32 Antivirüs’ü ile denenmiştir)
MSN İP ADRESİ BULMAK
</DIV>
{*} Çoğu kişi bunu bilmez. Kişiler MSN üzerinden karşı tarafa kendi kişisel smileylerini gönderdikleri sırada DOS’tan çalıştırdıkları bir komutla ya da program yardımıyla karşı tarafın IP’sini rahatlıkla alabiliyorlar. Kişisel Smiley’leri almamak istiyorsanız MSN Messenger ana penceresinde Araçlar > Seçenekler > İletiler sekmelerini takip ettikten sonra Özel İfadeleri Göster seçeneğini deaktif etmeniz yeterli olacaktır
Mail Yoğunluğundan Dolayı gruplarımda No- Mailim , ulaşmak isteyen adreslerimi biliyor…

Site  http://bahcevanpeysaj.spaces.live.com

–~–~———~–~—-~————~——-~–~—-~
                      ((((  *Aslanbey*  ))))
-~———-~—-~—-~—-~——~—-~——~–~—

Göz Muayeneleri

GÖRME DEĞERLENDİRMESİ
Görme değerlendirmesi göz muayene ve check-up’larının vazgeçilmez bir bölümünü oluşturur. Görme düzeyi sonraki yapılacak değerlendirmeler açısından önemli bir yer tutar. İnsanlar karşılaştırma şansına sahip olmadıkları takdirde dünyayı algıladıkları gibi zannederler ve kapasitelerinin boyutunu tasavvur edemezler. Normal gördüğünü zanneden pekçok kimse arkadaşlarının görebildiği şeyleri göremediği zaman derhal doktora müracaat eder.

Görme azlığı göz hastalıklarının meydana getirdiği şikayetler arasında ilk sırayı tutar. Muayenelerde özel büyüklükteki harflerle görme test edilir. On sıradan oluşan bu harflerden en az dokuz sırayı bilenler normal görmeye sahip olarak kabul edilir. Okullarda yapılan görme muayeneleri en basit düzeydeki check-up’a bir örnek olarak gösterilebilir. Bu şekilde eksik gördüğü tespit edilen çocuklar daha ileri muayeneye sevk edilerek tedavilerinin yapılması sağlanır.

Çok küçük çocuklarda görme muayenesi ayrı bir öneme sahiptir. 3 yaşın altındaki çocuklarda görme durumunun değerlendirilmesi için belli başlı testler mevcuttur. Ayrıca diğer yapılacak muayeneler de görme konusunda belli bir fikir verir. 3 yaşından büyük çocuklar genellikle E harfinin yönü öğretilerek görme muayenesine alınabilir. İleri düzeydeki görme bozuklukları anne-babanın da farkedebileceği bulgular meydana getirir. Orta düzeydeki görme bozuklukları ise yıllarca farkedilmeden kalabildiği gibi sebep olan hastalığın durumuna göre de ilerleme yapabilir.

GÖZ NUMARASININ BELİRLENMESİ
Az görmenin önemli nedenlerinden biri gözlerde miyop, hipermetrop veya astigmatizma gibi bir kusurun bulunuşudur. Bu kusurlar çoğunlukla iki gözde mevcut olur. Bazen bir göz normal diğeri kusurlu olur, bazen de iki gözde farklı kusurlar bulunabilir.

Kırılma kusurları yaşa göre farklı dağılım gösterir. Çocuklarda ve küçük yaşlarda hipermetropi ön planda iken ileri yaşlarda miyop ve astigmatizma sıklığı artar. 40 yaşından sonra ise presbiyopi dediğimiz ve hipermetrop gibi tashihi yapılan yakın görme bozukluğu meydana gelir.

Kusurların farklı yaşlardaki tashih ve tedavisi de farklılık gösterir. Örneğin okula başlamadan önceki dönemlerde görülen kusurlar çok yüksek olmadığı ve iki göz arasında fazla fark olmadığı sürece tedavi edilmezler. Numara çok yüksek olduğunda veya iki göz arasındaki fark fazla olduğunda ileri yaşlarda tedavisi mümkün olmayan göz tembelliğinin ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla tedavi yapılır. Böyle durumlarda gözlük veya kontakt lens kullandırılabildiği gibi bazen cerrahi veya lazer tedavilerine de müracaat etmek gerekebilir.

Okul döneminde hipermetropi azalır, miyopi artarken astigmatizmada çok az değişiklik meydana gelir. Değişikliklerin tespiti için çocukların en az yılda bir defa kontrolden geçirilmeleri gerekir. Uygun olmayan gözlük veya kontakt lensler çocukların performansını etkiler.

İleri yaşlardaki göz kusurları yüksek numaralarda görme bozukluğuna yol açarken düşük numaralarda görme bozukluğu yanısıra başağrısı, göz ağrısı, gözde yorgunluk gibi şikayetlere de neden olurlar.

Bazen normal muayene sonrası da hastaların şikayetleri devam edebilir. Bu durumda gözlüğün kontrolü gerekir. Herşeyin yolunda görünmesine rağmen gizli bir kusur veya spazm gibi durumlar da bunun nedeni olabilir.
Unutulmaması gereken bir nokta da her hastaya her yöntemin aynı başarıyla uygulanamayacağıdır. Yapılan değerlendirmeler sadece kusurun tespitine yönelik olmamalı, aynı zamanda kişi için ideal seçeneğin gözlük mü, kontakt lens mi, ameliyat mı yoksa lazer mi olduğunu da belirlemelidir.

GÖZİÇİ BASINÇ (GÖZ TANSİYONU) ÖLÇÜMÜ
Hastaların önemli bir kısmı göz tansiyonunun belirtilerini merak eder. Diğer taraftan oldukça fazla sayıda kişi başı veya gözü ağrıdığında göz tansiyonunun yükseldiğini zanneder. Kişinin göz tansiyonunun belirtilerini öğrenmek istemesi veya başı ve gözü ağrıdığında göz tansiyonundan şüphelenmesi yanlış şeyler değildir. Gerçekten göz tansiyonu baş ağrısı, göz ağrısı, gözde kızarıklık, görme bulanıklığı, ışığı karşı hassasiyet ve mide bulantısı gibi şikayetler meydana getirir. Ancak bu şikayetlerin meydana geldiği göz tansiyonu hasta sayısı toplam sayı içinde çok az bir yeri işgal eder.

Göz tansiyonunun normal değeri 10-21 mmHg arasındadır. Bu değerler 35-40 mmHg’yı geçmedikçe kolay kolay bulgu vermezler. Göz tansiyonu yüksekliğinin meydana getirdiği glokom isimli hastalık çoğunlukla sinsi seyreder ve hasta ancak merkezi görmesi etkilendiğinde bunun farkına varabilir. Bu ana kadar kaybedilen çevresel görme maalesef bundan sonra geri kazandırılamaz.

Öncelikle herkesin bu hastalık yönünden dikkatli olması ve düzenli kontrolden geçmesi gerekir. Fakat bazı kişiler normal topluma göre daha yüksek risk altındadırlar:
45 yaşını geçenler,
Akrabalarında glokom bulunanlar,
GİB anormal şekilde yüksek seyredenler,
Şeker hastalığı,
Yüksek miyopi,
Uzun süreli kortizon kullanımı,
Göz yaralanması,
Yüksek kan basıncı,
Şiddetli kansızlık ve şok geçirilmiş olması.
Bu risk grubunda olanların daha titiz davranmaları gerekir.

MİKROSKOBİK MUAYENE
Mikroskobik muayenede ek bir araç kullanılmıyorsa gözün ön kısmındaki kapaklar, kirpikler, konjunktiva, kornea, sklera, iris, göz bebeği, lens ve vitreus gibi yapıların değerlendirmesi yapılır. Bu yapıların hastalık veya bozuklukları genellikle bazı şikayetler meydana getirir. Bu şikayetleri bazı kişiler fazlaca değer verirken bazıları da önemsemez. Gerçekten gözde hiçbir sorun yokken kişinin bünyesine ait faktörler ve çevreye ait faktörler nedeniyle bazı şikayetler meydana gelebilir. Ancak aynı şikayetleri gözde bulunan bir hastalık da meydana getirebilir.

Örneğin gözde yanma ve batma hissi uzun süreli ve yoğun bir çalışmanın ardından meydana gelebilir. Ama aynı şikayetler göz kuruluğu, göz kapağı iltihabı, göz yüzeyinin iltihabi durumları, göze yabancı cisim kaçması gibi durumlarda da meydana gelebilir. Heriki durumda da dinlenmekle bir miktar rahatlanma sağlanır. Ancak şikayetler bir hastalığa bağlı ise giderek artış gösterir.

Kısacası gözdeki şikayet ne olursa olsun önemsiz görülmemelidir. Erken müdahale ile ileride meydana gelebilecek sorunlardan korunmak mümkündür.

GÖZYAŞI TESTLERİ
İnsanın gözyaşı 3 katmandan oluşur. Bunlar dıştan içe doğru yağ, su ve musin katmanlarıdır. Bu katmanların herbiri ayrı ayrı hücre veya bezlerden salgılanır. Gözyaşı gözümüze kayganlık vererek rahat hareket etmesini sağlar, gözümüzü mikroplara karşı korur, gözün önündeki belli hücrelerin beslenmesine katkıda bulunur ve en önemlisi cisimleri net olarak görmemizi sağlar. Gözyaşındaki herhangi bir bozukluk yanma, batma, kaşıntı, kuruluk, kızarıklık ve bulanık görme gibi şikayetler meydana getirir.
Gözyaşı bozuklukları kendi başlarına bir salgı bozukluğu olabildiği gibi bazen göz yüzeyi ve çevresini tutan hastalıkların meydana getirdiği düzensizlik şeklinde de olabilir. Klinikte gözyaşı incelemeleri biyomikroskop yardımıyla yapılır. Ayrıca Schirmer kağıdı denilen özel kağıtlarla gözyaşı yeterliliği tespit edilebilir.

Gözyaşı eksiklik veya düzensizliklerinin erken tedavisi ileride meydana gelebilecek olan göz yüzeyi düzensizlikleri, kornea ödemi ve sonuçta görme kaybı gibi şikayetlerin en aza indirilmesine yardımcı olur.

GÖZYAŞI KANALININ TEST EDİLMESİ
Göz sulanması da toplumda sık rastlanan bir şikayettir. Gözde sulanma yapan nedenin ne olduğunun ortaya çıkarılması gerekir. Göz enfeksiyonları, yabancı cisimler, allerjiler, pinguekula ve pterjium denilen et büyümeleri ve çevresel faktörler gözde sulanma meydana getirebilir. Bebeklerde göz sulanması yapan önemli bir hastalık göz tansiyonu yüksekliği yani glokomdur.

Gözde sulanma olan hastanın bu gibi durumlara yönelik değerlendirmesinin yapılması gerekir. Ancak gözyaşı kanalı test edilmezse muayene eksik kalmış demektir. İnsanın gözyaşı salgı bezlerinden salındıktan sonra göz yüzeyini ıslatarak burun kökündeki pınarcık denilen bölüme gelir ve oradaki iki adet delikten ince kanallar vasıtasıyla buruna aktarılır. Bu sistemin incelenmesinde bazı özel boyalar kullanılabilir ya da film çektirilebilir. Ama en pratik olan ve kliniklerde en çok kullanılan yöntem ince bir kanül ile sıvı verilerek kanalın açık mı yoksa kapalı mı olduğuna bakılmasıdır.

GÖZ HAREKETLERİNİN İNCELENMESİ
Göz hareketlerinin incelenmesi özellikle bebek ve çocuklara yönelik check-up’larda daha fazla önem taşır. Çocuklarda mevcut olan şaşılık veya diğer göz hareket bozuklukları kolayca yakınlarının gözünden kaçabildiği gibi bazen de herhangi bir anormallik olmadığı halde çocuğun gözünde bir kayma olduğundan şüphelenilebilir. Çocuğun gözünde bir kayma mı, yalancı bir şaşılık mı olduğuna yoksa normal mi olduğuna objektif testlerle karar verilmelidir.

Şaşılık muayenelerinde açma-kapama testleri, prizma testleri, özel lenslerle muayene, sinoptofor veya Hess perdesi gibi değişik yöntemler kullanılır.

Şaşılığın riskleri konusunda en çok korkulacak konu göz tembelliği geliştirmesidir. Bazen ileri derecedeki kaymalar herhangi bir göz tembelliği meydana getirmezken bazen de gözden kaçabilecek düzeydeki basit bir kayma görmeyi bozabilir. Göz tembelliği ancak erken yaşlarda tedavi edildiği takdirde iyi sonuç alınabilir.

Gözdeki kaymalar çoğunlukla kasların çalışmasındaki bir dengesizlikten meydana gelir. Hastaların bir kısmında ise göz görmediği için kayar. Görmeyi bozan faktör bir doğumsal anomali, bir katarakt, bir glokom, bir tümör veya göz siniriyle ilgili bir hastalık olabilir. Kaymaya neden olan faktörün erken tespiti görmenin kazandırılması ve kaymanın tedavisinde yardımcı olduğu gibi bazen hayati önem bile taşıyabilir.

SİNİR TABAKASI VE GÖZ SİNİRİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sinir tabakası ve göz siniri hastanın şikayetleriyle ilişkili olmadıkça detaylı bir incelemeye tabi tutulmayabilir. Ancak bazı sinsi hastalıklar ve risk faktörleri bu bölümlerin detaylı incelenmesiyle tespit edilebilir.

Örneğin belirti vermeyen bir sinir tabakası yırtığı ilerleyerek dekolman denilen duruma dönüşüp görme kaybına neden olabilir. Bu hastalık yönünden risk taşıyan insanlar vardır. Bunlar yüksek miyop ve miyop astigmatlar, yakınlarında böyle bir hastalık geçirmiş olanlar, darbeli sporlar yapanlar, göz yaralanması geçirmiş olanlar, göz ameliyatı geçirmiş olanlar, diğer gözünden böyle bir hastalık geçirmiş olanlardır. Bir diğer risk grubu sinir tabakasının çevresel kısımlarında dejenerasyon denilen bozuklukları olanlardır. Bu bozukluk ilgili bölümlerin özel muayene yöntemleri ile incelenmesi sonucunda ortaya çıkarılabilir.
Bazen göz sinirinin muayenesi tedavi yönünden önem arzeden glokom hastalığını ortaya çıkarabilir. Yüksek seyreden göziçi basıncı göz sinirinin başında çukurluk oluşturarak görme kaybı meydana getirir. Göziçi basınç ölçümleri ile glokom hastalığı çoğunlukla tespit edilir. Bazı glokom hastalarında ise göziçi basıncının normal sınırlar içinde olmasına rağmen göz sinirinde hasar mevcuttur. Bu kişilere normal veya düşük tansiyonlu glokom hastası denir.
Göz önünde sinekler uçuşması, çizgiler görünmesi, noktalar görünmesi, nesnelerin farklı renk ve şekillerde görünmesi, düz bir zeminde bazı cisimlerin görünmesi, gözde şimşek çakmaları, göz önünde kurum yağması, perde inmesi gibi şikayetler yaygın görülen ancak az önemsenen şikayetlerdir. Bu şikayetlerin tedavi gerektirmeyen basit durumlara bağlı olması olasılığı çok yüksektir. Ancak tedavi gerektiren bir durum varsa bu ciddi bir durumdur ve derhal tedavisi gerekir.

KORNEA EĞRİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE KORNEA HARİTASI
Bazı hastalar görme bozukluğu nedeniyle muayeneye gider, doktorun titiz gayretlerine rağmen verilen gözlük veya başka tedavi aracından memnun kalmaz. Normal muayene çerçevesinde korneaya ait bazı düzensizlikler ve hastalıklar tespit edilemeyebilir. Bunların başında düzensiz astigmatizma ve keratokonus gelir. Bu bozuklukların tespiti hastanın tedavi ve rehabilitasyonunda farklılık meydana getirir.

Keratometre denilen cihazla kornea eğriliğinin ölçümü ya da daha ileri bir yöntem olarak korneal topografi cihazıyla korneanın kırıcılık haritasının çıkarılması böyle durumları ortaya çıkarır. Kontakt lens kullanmak veya lazerle gözlerini tedavi ettirmek isteyenlerin de bu incelemelerden geçmesinde fayda vardır.

KORNEA KALINLIĞININ BELİRLENMESİ
Kornea kalınlığının belirlenmesi klinikte en çok lazerle gözlükten kurtulmak isteyenler açısından önem arzeder. Bunun dışında tanısal amaçlı olarak da kornea kalınlığının ölçümü yapılabilir.

Check-up’ta kornea kalınlığının ölçümü en çok göziçi basıncı yüksekliği olanlarda mana ifade eder. Göziçi basınç yüksekliği herhangi bir görme bozukluğu meydana getirmiyorsa, görme alanında bozukluk yapmıyorsa, göz sinirinde hasar meydana getirmiyorsa glokom hastalığı var dememiz zorlaşır. Bu durumdaki hastalar yakın takibe alınır ya da bazı doktorlar tedavi vermeyi uygun görürler. Glokom hastalığı olmadığı halde böyle bir tedavinin başlanması hastaya hem ekonomik külfet hem de psikolojik sıkıntı getirir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda kornea kalınlığının fazla olduğu kişilerde göziçi basıncının yüksek ölçülebildiği vurgulanmaktadır. Kornea kalınlık ölçümü şüpheli hastalarda glokom tanısından uzaklaştırabileceği gibi önceden yanlış glokom tanısı almış kişilerin de ortaya çıkarılmasını sağlar.

GÖZ YAPILARININ ÖLÇÜMÜ
Normal cetveller kullanılarak gözün ön kısmından görülen kapaklar, kapak aralığı, kornea genişlik ve yüksekliği, iki göz arasındaki mesafe gibi ölçümler yapılabilir. Hertel ek-zoftalmometre denilen özel bir aletle gözün öne doğru çıkkınlığı ölçülebilir. Ultrason dalgalarıyla da gözün ön-arka uzunluğu, lensin kalınlığı ve ön kamara derinliği gibi ölçümler gerçekleştirilebilir.

Bu ölçümler ile göz kapaklarının normal pozisyonda olup olmadığı, kapaklarda herhangi bir düşüklük olup olmadığı, korneanın normal boyutta olup olmadığı, gözlerin ileri doğru çıkkınlığının normal olup olmadığı ve göz içine ait ölçümlerin normal olup olmadığı anlaşılabilir.

Bu kriterlerin herbirinin belli hastalıkların tanısında ve klinik uygulamalarda yeri vardır.

RENK GÖRMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Renk görme muayenesi İshihara denilen ve renkli noktalardan oluşan harflerin okutulduğu bir kitap ile yapılır. Daha ileri renk görme testleri olduğu gibi renk yumakları tarzında basit testler de mevcuttur.

Renk görme bozukluğu ya da renk körlüğü sık görülen bir durum olup anne-babadan çocuklarına geçiş gösterir. Bu bozukluk yönünden kız çocukları çoğunlukla taşıyıcı olarak kaldıkları için erkeklerde daha sık görülür.

Renk görme muayenesi de bazı hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılır. Ancak en büyük önemi ileride muvazzaf asker, pilot, güvenlik görevlisi veya polis olmak isteyenlerde belirir. Ayrıca sürücü belgesi alabilmek için de renk körlüğünün olmaması gerekir. Önceden belirlenecek renk körlüğü çocuklarımıza yön verme konusunda bize yardım olacak, beklentilerimizi ona göre ayarlayacak ve sahip olamayacağımız fırsatların kapısına vardığımızda böyle bir kusurun tespiti ile daha fazla hayal kırıklığına uğramaktan kendimizi muhafaza etmiş olacağız.

GENİŞ KAPSAMLI CHECK-UP
Geniş kapsamlı check-up denilince gözle ilgili bilgi verebilecek pekçok tetkik dahil edilebilir. Ancak bu kapsamda kısaca bahsedeceğimiz bu tetkikler gerek külfetli olması, gerekse bazı yan tesirlerinin bulunması nedeniyle doktorun lüzum görmesi halinde teklif edilir ve hasta da isterse yapılabilir.

Göz ultrasonografisi muayeneye rağmen gözün arka kısmının görülemediği veya göz küresi çevresindeki dokuların değerlendirilmesi gerektiği durumlarda kullanılır. Bazen gözün arka kısmında görülen bir kitlenin de ultrasonla değerlendirmesi yapılabilir.

Görme olayı gözle başlar ve başımızın tam arkasında bulunan beyin kısmının görüntüyü algılaması ile sona erer. Ayrıca değişik refleksler ve göz hareketleri beynimizin belli bölümlerince kontrol edilir. Bu sistemlerle ilgili gerek gördüğümüz gerekse göremediğimiz bölümlerin değerlendirilmesi açısından klasik röntgen filmleri, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, karotid arter ultrasonografisi ve ilaçlı tetkikleri yaptırabiliriz.

Gözün sinir ve damar tabakasının hastalıklarının tanısının konulmasında koldan ilaç verilerek çektirilen fundus floresein anjiografi ve indosyanin yeşili anjiografi gibi tetkikler yaptırılabilir.

Sinir tabakası ve görme sinirinin değerlendirilmesi için çok ileri yöntemler kullanılabilir.
Görme alanı tetkiki yaptırılarak glokom ve görme yollarının hastalıkları konusunda fikir sahibi olunabilir.

Teknolojik gelişmeler hergün yeni yeni imkanlar sunmakta ve hastalıkların tanısı daha da kolaylaşmaktadır. Geri dönüşü olmayan bir yola girilmeden önce çocuklarımızı en azından 3 yaşından önce bir defa muayeneden geçirelim. Daha ileri yaşlarda da yılda bir defa check-up amaçlı göz muayenesini ihmal etmeyelim.

Sigara VE Zararları

Sigara

1-) Waşigton dünyaya bakış enstitusü (Worldwatch Istituts in Washington) tarafından yapılan arştırmada dünyada 1990 yılında 21 milyon insanın sigaradan öldüğü tesbit edilmiştir. (Na.6.94.16)

2-) Alman kanser kurumu (Deutsche Krebshilfe) Mart 1994’de Frankfurtta yaptığı açıklamada her yıl Almanyada 140.000. kişinin sigaranın sebep olduğu çeşitli hastalıklardan öldüğünü tesbietmişlerdir. Başta akçiğerkanseri olmak üzere dudak,- ağız- ve gırtlakkanserine %95-98 oranında sigaranın sebep olduğu tesbit edilmiştir. (Na.6.94.16)

3-) Sigaranın hücreleri tahripetiği ve kişinin daha kolay kansere yakalanmasına sebep olduğu tesbitedilmiştir. Almanyada 1996’da 212.888 kişi kanserden ölmüştür. (Nhk.1.99.18)

4-) Sigaranın birleşimindeki nitrosaminler, poli aromatik karbonhidrojenli bileşikler vede polonium 210’un kanserojen etkiye sebep olduğu tesbitedilmiştir.

5-) Sigara içerken karbonmonoksit (CO) gazı akçiger tarafından absorbe edilir ve kana karışan gaz oksijenden 300 defa daha büyük bir çekim güçü ile hemoglobine yapışır. Böylece karbonmonoksit oksijenin kanda dolaşmasını önler. Neticede beslenemeyen kalp ve beyin hücreleri ölmeye başlar vede önce hafızayafiyeti, kalpyafiyeti ve damarsertlikleri sonra ise beyinkanaması vede kalpenfaktürüsüne sebep olur.

6-) Sigaranın serbest radikalleri artırdığı bununda C-ve E- Vitaminlerinin aşırı harcanmasına sebep olduğu ve vitaminsizlik (avitaminoz) ortaya cıkar ve deri buruşarak kişı çirkileşir. E-Vitaminizetersizliği testosterol hormon yetersizliğine sebep olur ve kişide cinselgüçsüzlük (ikdidarsızlık) ortaya çıkar.

7-) Sigara dumanı ile birlikte siyanürasit (purikasit, siyanhidrikasit, hidrosiyanikasit =HCN) kana gecer, kandan böbreklere ve karaçiğere gecen purikasit burada kükürtle reaksiyona girerek tiosiyanat’a (Thiocyanat) dönüşür. Tiosiyanat (NCSH) tiroidbezindeki iyot oranını düşürür vede burada iyotun birikmesini önlüyerek guatra sebep olabilir. (Na.7.97.44)

😎 Sigaranın birleşimindeki benzol kan yapan organları (Omurilik, Dalak ve Karaciðer) tahrip ederek kankanserine (lösemi) sebep olur.

9-) Tütüne kadmiyum toplayan bitkide denebilir, çünkü yapraklarında aşırı miktarda kadmiyum depolar. Tiryakilerde 4-5kat daha fazla kadmiyum bulunur ve bu made çinkonun zıdı bir element olup, çinkoyu dışlar.Çinko 300 enzimin oluşmasında anahtar rol oynar, yani çinkoyetersizliği enzim yetersiyliğine, enzim yetersizliği ise sindirim boyukluğuna sebep olur. Pankreasın yeterince lipazenzimi salgılıyamaması yağhazımsızlığına yani et ve et mamüler, peynir ve mamüleri ve yumurta ve mamüleri yiyemezsiniz. Bu sadece bir enzimyetersizliği olduğunda olan durumdur. Çinko yetersizliği sonucu deriçatlaması, kanaması ve kuruması, saçların dökülmesi ve cinselgüçsüzlük (İkdidarsızlık) en belirgin semptomlardır. Bilindiği gibi sindirim organlari binlerce enzim salgılar.

10-) Polonıum 210; Sigara kurşun içerir, akçiğere ulaşan kurşun parcacıkları, bulunduğu yerden çevresine Polonium 210 radioaktif işınlar yayar. (Na.6.94.20)

11-) Sigara akçiğeri büzer, sertleştirir, siyahlaştırır vede nefes darlığına sebep olur. Kalp sertleşir, büyür, yağlanır, aritmi bozuklukları, tansiyon anormalikleri vede kronaryetmezliğı ortaya çıkar.

Hastanede dini telkinde bulunulması hata mı?


Bazı hastanelerde yatan hastalara din görevlileri tarafından dini telkinde bulunuluyor ve teselli veriliyor. Birçok hastalığın iyileşmesinde hastanın psikolojisinin düzelmesinin etkili olduğu biliniyor. Siz dini telkin konusunda ne düşünüyorsunuz? Elif U./Kayseri

Hasta haklarıyla ilgili ilk uluslararası belge olan ve 1981 yılında Portekiz’in Lizbon kentinde Dünya Tabipler Birliği tarafından yayınlanan bildirgenin son maddesi; ‘Hasta, dini temsilci de dahil olmak üzere, ruhsal ve manevi yönden teselli edilmeyi isteme ya da reddetme hakkına sahiptir’ şeklindedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Bürosu’nca 1994 yılında Amsterdam’da kabul edilen Avrupa Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi’nin ilk maddesinde, “Herkes kendi ahlaki ve kültürel değerlerine, dinsel ve felsefi inançlarına sahip olma ve bunlara saygı gösterilme hakkına sahiptir” denmektedir. 5. maddesi ise, “Hastalar tanı, tedavi ve bakımları sırasında saygı görme; kültür ve değerlerine uygun şekilde davranılma hakkına sahiptir” şeklindedir.

KARAR HASTANINDIR
Dünya Tabipler Birliği, 1995 tarihli Bali Bildirgesi’nin 11. Maddesinde “Hastalar kendi dinlerine uygun bir dini temsilcinin ruhi ve moral tesellisini kabul veya reddetme hakkına sahiptir” denmektedir. 1998 yılında yayımlanan Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 38. Maddesinde ise şu ifadeye yer verilmiştir: “Kurum hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verilmemek, başkalarını rahatsız etmemek ve personelce yürütülen tıbbi tedaviye hiçbir şekilde müdahalede bulunulmamak şartı ile hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere, talepleri halinde dini inançlarına uygun olan din görevlisi davet edilir.” Hasta hakları konusunda temel referanslar olan bu metinler yeterince açıktır. Hastalar, eğer isterlerse inançlarına uygun şekilde moral destek ve telkin alabilirler.

DUALAR ÇOK ETKİLİDİR
Hastalık sadece bedensel fonksiyonları değil, ruhsal durumu da olumsuz olarak etkiler. Hastalığın yol açtığı korku, panik, depresyon, umutsuzluk ve endişeler, bazen kişinin yaşamını hastalıktan daha fazla bozabilir. Psikolojik sıkıntılar, hastalığın iyileşmesine zarar verebilir. Hastalığın psikolojik etkileri kişiden kişiye değişir. Bu durum, kişinin değer yargıları, ruhsal durumu, felsefi bakış açısı ve dini inançlarıyla yakından ilgilidir. Hastanın ölüm korkusu ve hastalığa bağlı olarak durumunun kötüleşebileceği endişesi karşısında eğer varsa dini inançları kendisine destek olabilir. Tanrı’ya sığınması, iyileşmek için dua etmesi, O’nun kendisine şifa vereceğini beklemesi hastanın umudunu canlı tutar ve onu yaşama bağlar. Nobel Ödüllü Fransız Cerrah Dr. Alexis Carrel, ‘Dua’ adlı eserinde, duanın hasta psikolojisindeki önemini ve hastalığın seyri üzerindeki olumlu etkilerini ayrıntılı bir biçimde açıklamaktadır.

HEKİM SAYGI DUYMALI
Bu nedenle hastanelerde, hastaların mensup oldukları dine göre dua ve ibadet edebilmelerine ve moral destek alabilmelerine imkan sağlanmalıdır. Böyle bir talebi olan hastalara, kendi dinlerinden din adamları telkin ve tesellide bulunup, moral destek verebilmelidir. Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının, kendi değer yargıları ve inançları ne kadar farklı olursa olsun, hastanın moral ve manevi değerlerine saygı göstermeleri ve onunla olan ilişkilerinde bunları dikkate almaları gerekmektedir. Bu, bir hasta hakkıdır.

GÜNAHIN AFFOLUNACAGINI ZANNETMEK

Günahının affolunmayacağını zannetmek
Sual: Günahının affolunmayacağını zannetmek yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlış. Allahü teâlâya da suizan etmemelidir. Günahının affolunmayacağını zannetmek, Ona suizan olur.

Şartlarına uygun tevbe yapılınca, her türlü günahı muhakkak affeder. Dilerse, ahirette küfürden başka günahları tevbesiz de affeder.

Hadis-i kudside, (Kulum beni nasıl zannederse, ona zannettiği gibi muamele ederim) buyuruldu.
Kabul edeceğini ümit ederek tevbe edeni affeder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâya hüsnü zan ediniz!) [Müslim]
(Allahü teâlâya hüsnü zan etmek, ibadettir.) [Ebu Davud]

(Allah a yemin ederim ki, Allahü teâlâ kendisine hüsnü zan ederek yapılan duayı, elbette kabul eder.) [Berika]

(Kıyamet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehenneme atılmasını emreder. Cehenneme götürülürken arkasına dönerek, “Ya Rabbi! Dünyada sana hep hüsnü zan ettim” deyince, “Onu Cehenneme götürmeyiniz! Kulumu bana olan zannı gibi karşılarım” buyurur.) [Beyheki]

Peygamber efendimiz, ölüm halindeki bir gence sorar:
– Kendini nasıl buluyorsun?
– Günahlarımdan korkuyor; fakat Allah tan ümit kesmiyorum.
– Bu korku ile ümit, şu ölüm anında kimde bulunursa, Allahü teâlâ ona umduğunu verir ve onu korktuğumdan emin kılar. (İ. Gazali, Tirmizi)

Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmek çok tehlikelidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kötü zanda bulundunuz. Bu yüzden helake mahkum kavim oldunuz.) [Feth 12]
(Rabbinize olan [ümitsizliğiniz, kötü] zannınız sizi helak etti.) [Fussilet 23]
Allahü teâlâ, Hz.Davud a vahyetti ki:
– Beni sev, beni seveni sev ve beni kullarıma sevdir! Beni sevsinler.
– Ya Rabbi bunu nasıl yapayım?
– Nimet ve ihsanlarımı onlara hatırlat, onlar benden ancak iyilik beklesinler.

Kadi Yahya bin Eksem hazretleri vefat edince, rüyada görüp halini sordular. O da, (Allahü teâlâ bana, (Ey kötü ihtiyar, şunları niçin yaptınSmiley diye beni azarlayınca beni büyük bir korku kapladı. Ben de, “Ya Rabbi, böyle sorguya çekileceğimi bildirmediler” dedim. (Ne bildirdilerSmiley buyurdu. Ben de râvilerin ismini sayarak, (Ben azimüşşan müslüman olarak saçı sakalı ağaran kuluma azap etmekten hayâ ederim) buyurduğunu bildirdiler, dedim. (Sen ve râviler sadıksınız. Ben de seni mağfiret ettim) buyurdu.

Bir kişi, insanları Allah ın rahmetinden ümitsizliğe düşürür, onlara hep zorluk gösterirdi. Kıyamette Allahü teâlâ buna, (Sen kullarıma rahmetimden ümit kestirdin. Bugün sen de rahmetimden mahrum kaldın) buyuracaktır.

O halde her mümin, Allahü teâlânın azabından korkmakla beraber, rahmetinden de ümidini kesmemelidir! (İ.Gazali)

Ölürken mutlaka
Müslüman ömrünün sonuna doğru, öleceği zaman daha çok Allahü teâlâya hüsnü zan etmelidir. Yani (Ben çok günahkâr isem de Allahü teâlâ beni affeder) diye ümit etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölürken mutlaka Allahü teâlâya hüsnü zan edin.) [Müslim]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kulum beni nasıl zannederse, ona zannettiği gibi muamele ederim.) [İ.Ahmed, İbni Hibban] (Yani Allah beni affeder diye ümit ediyorsa onu affeder. Allah tan ümidini kesmişse, ben mutlaka Cehennemliğim diyorsa Cehenneme gider.)
yazan (gezginarayisff )

GÜNAHIN AFFOLUNACAGINI ZANNETMEK

ENANİYET
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır;böylelikle onlara Allah’ın zikrini
unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz
şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
(Mücadele Suresi, 19
enaniyet-2Enaniyet terimi, Arapçada, “ben” anlamına gelen “ene” kelimesinden türemiştir. Kişinin kendisine müstakil bir benlik vermesi, hem kendi varlığını hem de etrafındakilerin varlığını Allah’tan bağımsız görmesi, tavır ve davranışlarını, bakış açısını bu zihniyete göre düzenlemesi anlamına gelir.Kibir ise enaniyetin dışa vurumlarından birisidir. Bir insan kendisini dünyanın merkezi olarak görmeye başladığında, kısa sürede Allah’ın kendisine verdiği imkanlar ve özellikler doğrultusunda bir büyüklenme psikolojisi içine girerEnaniyet şeytanın karakterinin en temel özelliğidir. Dolayısıyla, “enaniyet” ve ondan kaynaklanan kibir, tüm sapkınlıkların kaynağı, tüm azgınlıkların kökenidir. Bu özellikler, tarih boyunca milyonlarca insanı sonsuz azaba götürdüğü gibi, bugün de sayısız insanı İblis’in yoluna çekmektedir
Her zaman ve her durumda kendisini en ön planda, en üstün konumda görmeye ve göstermeye başlar. Böyle sapkın bir düşünceye sahip olan kimse, Kuran’da bildirildiği üzere kendisine ilahlık vasfı veriyor demektir. (Allah ı tenzih ederiz.)

Enaniyetin, yani kendini üstün görmenin bir başka türü de gizli enaniyettir. Gizli enaniyete sahip kişiler, tavır olarak klasik enaniyetlilerden farklıdırlar. Aralarındaki en büyük fark, enaniyetli kişinin dışarıdan çok rahat fark edilebiliyor olması, fakat gizli enaniyete sahip olanların zaman zaman dışarıdan anlaşılmasının mümkün olmamasıdır
Enaniyetin Gizlenmesi

Enaniyetli kişiler çoğu zaman bu tavırlarının anlaşılmasından çekinmezler. Ancak gizli enaniyete sahip kişiler, taktik gereği enaniyetlerini dışa vurmazlar. Çoğu zaman şeytani bir zekaya sahip olan bu kişiler, enaniyetlerinin anlaşılmaması için büyük çaba harcarlar. Burada elbette ki akla şu sorular gelebilir:

Bu kişiler enaniyetlerini neden gizlerler? Bunun için neden yoğun bir enerji harcarlar?

Bunun nedenleri çeşitlidir.

Mülayimliğin takdir toplayacağını düşünmeleri: Klasik enaniyetlilerden farklı olarak daha zeki olan bu kişiler, aslında neyin doğru, neyin yanlış olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle de, enaniyetli bir tavrın diğer kişilerde olumsuz bir etki uyandıracağını, doğal bir rahatsızlığa sebep olacağını bilirler. İnsanların rızasına da son derece önem verdikleri için, onların beğenisini kaybetmemek amacıyla enaniyetlerini gizleme yoluna giderler. Mütevazı olmanın bir meziyet olduğunu bildikleri için, öyle görünmeye çalışırlar.

İnsanların rızası için çaba harcamaları: Bu kişiler gizli gizli “en akıllı”, “en haklı” olanın kendileri oldukları kanaatindedirler. Kendi gözlerinde kendilerini neredeyse ilahlaştırmışlardır. (Allah ı tenzih ederiz.) Bu durumda herhangi bir eksikliği ya da hatayı gururlarına yediremezler. Dolayısıyla dışarıya, yani diğer insanlara karşı hiçbir “açık” vermemeye gayret ederler. Bu nedenle de, kendilerinin enaniyetli bilinmelerini hiç istemez, bu özelliklerinin bilinmesinden büyük bir utanç duyarlar. Yalnızca Allah’tan korkmaları, O’ndan sakınmaları gerekirken, insanların rızalarını kaybetmekten korkarlar. Bu korku da onları enaniyetlerini gizlemeye yöneltir.

Enaniyeti Gizleme Yöntemleri

Bu kişilerin enaniyetlerini gizleme taktikleri oldukça şeytanidir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, söz konusu kişiler bulundukları ortamda en ideal kişi izlenimi uyandırmaya çalışırlar. İnsanların onları “temiz kalpli” bilmeleri onlar için hayati konulardan biridir. Bu nedenle kendilerini kusursuz ve masum tanıtmaya özen gösterirler. Böylelikle insanların takdir ve beğenisini kazanmak, insanların gözünde yücelmek ve bu sayede içten içe enaniyetlerini beslemek isterler. Enaniyetli kişilerin kendilerini sürekli olarak övmeleri ve ön plana çıkarmalarının yanında, gizli enaniyete sahip olanlar kendilerini bu kadar çok övmeyebilirler. Onların planları daha ince, daha doğrusu daha şeytanidir. Çoğunlukla başkalarının kendilerini övecekleri doğal ortamlar oluştururlar.

Gizli Enaniyet Niçin Daha Tehlikelidir?

Bu tip enaniyet çok tehlikelidir; çünkü adeta bir buzdağı gibidir. (Görünen kısmı, dıştan anlaşılmayan kısmıyla kıyaslandığında çok küçük kalmaktadır.) Klasik enaniyetli kişilerin tavırları kolayca fark edildiği için onlardan sakınmak, önlem almak mümkündür. Ancak enaniyetlerini gizleyenlerin durumları daha farklıdır. Onların enaniyetleri geç fark edilir. Böylece onlara öğüt vermek, içinde bulundukları durumu anlatmak daha zor olur.

Gizli Enaniyet Nasıl Teşhis Edilebilir?

Bu tip kişiler genelde iyi bir mevki ya da sorumluluğun ardından böyle bir ruh haline girerler. Daha doğrusu içlerindeki hastalık, böyle durumlarda iyice pekişir. Sorumluluğun, kendilerindeki üstün özelliklerden dolayı verildiğini düşünürler; onları bunun aksine inandırmak da çok zordur. Özellikle bu görevde başarılı olurlarsa, içlerini iyice kibir kaplar.

Gizli enaniyetin ortaya çıktığı daha pek çok alan vardır. Örneğin dış görünüşte tevazulu olan makam sahibi bir insan, bu makamını kaybettiğinde bir anda kendinden hiç umulmadık bir ruh haline girebilir. İçine kapanık, ezik ve durgun bir yapı gösterebilir. İşte bu, onun enaniyetinin en önemli belirtisidir. Tevazu sahibi bir kişi mal, makam, mevki gibi özelliklerin verilmesi veya alınması durumunda tavrını değiştirmez. Çünkü hepsinin hayırlı olduğunu bilir ve içinde bulunduğu konumda Allah’ı hoşnut etmek için uğraşır. Aksi bir tavır gösteren insanın ise prestije, itibara önem verdiği, dolayısıyla kibirli bir yapısı olduğu anlaşılır.

Tevazulu bir insan, gayet sade bir kişiliğe sahiptir, rahatsız edici hiçbir yönü yoktur. Ancak belirtmek gerekir ki, abartılı tevazu gösterileri de kimi zaman enaniyetin önemli bir belirtisidir. Çünkü içinde gizli bir enaniyet büyüten kişi, tevazulu olmanın takdir edildiği çevrelerde sahte bir tevazu takınarak insanların hoşnutluğunu, takdirini, beğenisini kazanmak ister.

Gizli Enaniyetin Getirdiği Sinsi Tehlike

Gizli enaniyet, daha önce de belirtildiği gibi, beklenmedik anlarda ortaya çıkması sebebiyle önemli bir tehlike arz eder. Etrafındakiler, kişinin ilk defa karşılaştıkları bu gerçek yüzü karşısında şaşkınlığa düşerler. Örneğin çevresinde enaniyetsiz olarak bilinen biri hata yaptığı ya da eleştiri aldığı bir anda çok öfkelenip, kontrolsüz hareketler yapabilir. Bunun sebebi hatasının diğer insanlar tarafından öğrenilmesidir; bu durum gururuna ağır gelir. Enaniyetinin o güne kadar ortaya çıkmamasının sebebi ise, çıkarları ile çatışacak bir durumun oluşmamış olmasıdır. Ancak şimdi insanların gözünde tüm prestijinin sarsıldığını düşünür ve öyle tavırlar gösterir ki içinde sakladığı bütün büyüklenme ve azgınlık hisleri meydana çıkar.

Gizli enaniyet ahlaki bozukluklar ile de kendini belli edebilir. Kişi kendi eksikliği ortaya çıkmasın diye yalan söyleyebilir ya da üstün konuma gelmek için başkalarının kusurlarını ortaya çıkartmaya çalışabilir. Hata yapmaktan şiddetle korkar. Bir eksikliğinin anlaşılması durumunda kendini acındırarak hatta ağlayarak şahsına gelebilecek muhtemel tepkileri uzaklaştırmaya, böylece nefsini korumaya çalışır.

Enaniyetli kişiler hoşnutsuzluklarını sessiz protestolara başvurarak, bozularak, küserek, etrafındakileri tersleyerek ifade ederler. Dolayısıyla herkes bu belirtileri gördüğünde enaniyetli bir tavırla karşı karşıya olduğunu anlayabilir. Oysa gizli enaniyette bu sayılanların hemen hemen hiçbiri yoktur. Gizli enaniyet taşıyan kişiler dışarıdan bakıldığında neşeli, canlı, normal bir kişi gibi görünürler. Günlük hayattaki tepkileri de genel olarak doğaldır. Hatta bazı konularda tevazunun taklidini çok iyi yaptıkları için gerçekten öyleymiş gibi de bilinebilirler. Fakat bu tip insanların en belirgin özellikleri, kendilerini gözlerinde çok büyütmeleridir. Mesleklerinde, okullarında, bulundukları ortamda veya üzerinde çalıştıkları konuda ‘en iyisi’ olduklarına inanmışlardır. Bu durum bilinçaltlarına iyice işlemiştir. Yukarıda da anlatıldığı gibi, dışarıdan buna ters düşebilecek bir tepki aldıklarında bu kişilerin durumu ortaya çıkar; aniden saldırgan davranabilir, sinirlenebilirler. Haklarının yendiğini düşünerek kendi içlerinde karmaşık bir ruh hali yaşamaya başlarlar. Bu da bahsedilen kişilerin ‘bam telleri’nin olduğunu göstermektedir. Bam tellerine dokunulduğu anda, enaniyetleri ortaya çıkar ve aniden bir nevi ‘delilik’ gösterisine başlarlar.

Gizli enaniyete sahip, kendilerini sürekli temize çıkarmaya çalışan kişiler, belki bir müddet kalplerindeki gurur ve kibiri insanlardan saklayabilirler ama kalplerindekini en iyi Allah bilir ve mutlaka ortaya çıkartır. Nitekim bir ayette de bu önemli gerçek şöyle bildirilir:

Şüphesiz ki, Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O müstekbirleri sevmez.(Nahl Suresi, 23)

Enaniyet İnsanı Cehenneme Sürükler

Enaniyet ya da gizli enaniyet sahibi kişilerin en önemli ortak noktalarından biri, kaçınılmaz olan mutlak sonlarıdır: Cehennem. Kuran’da dünya hayatında Rabbimize karşı büyüklenenlerin-gizli veya açık enaniyetli olması ayırt edilmeden- nasıl bir sonla karşılaşacakları birçok ayette haber verilmiştir. Bu ayetlerden bir tanesinde şöyle buyrulmaktadır:

Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür. (Nahl Suresi, 29)

Bu kötü sonla karşılaşmamanın tek yolu ise yalnızca Allah rızası için yaşayarak Allah’a karşı saygılı ve boyun eğici olmaktan, Allah’ın sonsuz gücü karşısında kendi küçüklüğünün ve acizliğinin farkında olmaktan geçer. Aynı zamanda sahip olunan bütün özellikleri geçici bir süre denenmek için Allah’ın verdiğini bilmekten; bu imkanları, diğer insanlara karşı üstünlük aracı olarak kullanmamaktan geçer.

Tevazulu bir Müslüman, hem kendi eksikliklerinin ve ölümlü oluşunun, hem de diğer insanların da kendisi gibi aciz birer kul olduklarının farkındadır. Allah Katında üstünlüğün yalnızca takva ile olduğunu da bilir. (Hucurat Suresi, 13) Bu nedenle başka hiçbir şeyi ölçü olarak kabul etmez. Enaniyetten kaçınmanın önemli bir mümin özelliği olduğu Kuran da şöyle bildirilmiştir:

Bizim ayetlerimize ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar (müstekbir olmayan) iman eder. (Secde Suresi,15)

HİKAYELER

BARİ ONUNLA BERABER YANAYIM
İbrahim aleyhisselamı ateşe attıkları zaman bütün melekler, vahşi hayvanlar ve kuşlar ağlaştılar ve etrafında toplanıp, İbrahim aleyhisselama bir yardım yapabilmenin çaresini aradılar.

Bunların arasında zayıf bir bülbül yavrusu vardı. Kendini ateşe atacağı sırada Hak teâlâ, Cebrail aleyhisselama emredip buyurdu ki:
– O kuşu tut ve ne dileği olduğunu sor.

Cebrail aleyhisselam kuşu tutup istediğini sorunca, kuş dedi ki:
– Halilullahı ateşe atıyorlar. Madem ki kurtarmaya kâdir değilim, bari onunla beraber ben de yanayım.

Hak teâlâ buyurdu ki:
– O kuşun benden dileği nedir?

Bülbül şöyle arz etti.
Benim dünyada, Hak teâlânın adını anmaktan başka arzum yoktur. Bin bir ismi olduğunu işittim. Yüz birini biliyorum. Dokuz yüz ism-i şerifini de bilmek isterim.
Hak teâlâ kuşun dileğini yerine getirdi.
Şimdi sahralarda feryat eden bülbül, Hak teâlânın ismini söylemektedir.
Nemrud un ateşi, İbrahim aleyhisselama gülistan olunca, bülbül gelip gül ağacında nağmeye başladı. O zamandan kıyamete kadar, gül ağacına muhabbet etti, aşık oldu

YAZAN;Smiley

AYAKKABICININ KORKUSU

Ayakkabıcının korkusu
Âbidin biri ibadet etmek üzere dağa çıkar. Bir gece rüyasında “Falan ayakkabıcıya git! Senin için dua etsin” denir. Âbid dağdan iner, adamı bulur, ne iş yaptığını sorar. Adam, gündüzleri oruç tutup, ayakkabı işlerinde çalıştığını, kazandığı para ile ailesini geçindirdikten sonra fazlasını tasadduk ettiğini söyler.

Âbid, adamın güzel bir iş yaptığını ancak kendisinin dağda sırf ibadetle meşgul olmasını daha iyi bulur ve tekrar ibadetine döner.

Yine gece rüyasında, (Ayakkabıcıya git ve ona, “Bu yüzündeki sararmanın sebebi nedir?” diye sor) denir. Âbid gider ayakkabıcıya bunu sorar. Ayakkabıcı, “Kimi görürsem, bu kurtulacak da, ben helak olacağım der ve kendimden korkarım. Yüzümün sararması bundandır” der.

İşte o zaman âbid, ayakkabıcının bu korku ve tevazu ile üstünlük kazandığını anlar.
YAZAN;gezginarayısff

HZ.EBUBEKİR (R.A)
“Takva; akıllıca yapılan işlerin en güzelidir. Hakk’a asi olmak; ahmakça yapılan işlerin en çirkinidir. Verilen emaneti yerine getirmek; en üstün doğruluk, sayılır. Hıyanet olarak da; en önde yalan gelir.”
Birine öğüt veriyordu, sonunda dedi ki: “Ey kardeşim, sana yaptığım tavsiyeyi aklına koy. Kaybolmamasına dikkat et. Ölümü özüne sevdir nasıl olsa gelecek.”

– Derdi ki: “Kulun kalbine dünya sevgisinden (süsünden) bir şey girse, Allah (C.C) ona darılır. Bu.dargınlık, o süsten ayrılıncaya kadar devam eder.”

Dedi ki: “Keşke ben, koparılan sonra da yenen bir bitki olsaydım.”

Çok kere dilini parmak ucu ile tutar ve şöyle derdi: “Kapılıp gittiğim bütün felaketlerin sebebi budur.”
Hilafeti aldıktan sonra ashaba şu hutbeyi okudu: “İşlerinizi çevirmek için başınıza geçtim, böyle olmam, sizin en hayırlınız olduğum manasına alınmasın… Bana daima yardım ediniz. ‘Doğrulukta devam ettiğim müddet; Bana uyunuz. Kaydığımı görünce de, bana kıyım hakkınızdır”

Hüznü ve Allah’a (C.C) karşı korkusu fazla idi. Bu hali icabı içi daima yanıktı… yanında duranlar, yanık ciğer kokusu alırlardı.
Hz. Ebubekir muhtelif zamanlarda evlenmiş, zevcesi Katil’eden; oğlu Abdullah ile kızı Esma. Diğer zevcesi Ümmü Rumman’dan Hz. Aişe ile oğlu Abdurrahman. Diğer zevcesi Esma’dan; Muhammed bin Ebubekir, Cüneybe binti Harice’den de; Ümmü Gülsüm doğmuştur.

Kur’an’ın Cem’i, Tertibi ve cilt haline getirilmesi gibi en yararlı işlerden biri onun devrindedir.
Yine İfta mahkemelerinin açılması onun devrindedir.

Şeriata o kadar bağlı idi ki, zekat vermemek gibi bir harekete karşı, en katı şekliyle üstüne gitmiş ve bir anda irtidadı ortadan yok etmiştir.
Vefatlarına yakın hasta yatağında… dediler:

-“Sana bakmak için bir tabip çağıralım mı?”

-“Tabip bana baktı.”

-“Ne dedi?”

-“Muhakkak ki dilediğimi yaparım.”

Pazartesi günü akşam da vefat etti.
YAZAN;gezginarayısff

AYAKKABICININ KORKUSU

Ayakkabıcının korkusu
Âbidin biri ibadet etmek üzere dağa çıkar. Bir gece rüyasında “Falan ayakkabıcıya git! Senin için dua etsin” denir. Âbid dağdan iner, adamı bulur, ne iş yaptığını sorar. Adam, gündüzleri oruç tutup, ayakkabı işlerinde çalıştığını, kazandığı para ile ailesini geçindirdikten sonra fazlasını tasadduk ettiğini söyler.

Âbid, adamın güzel bir iş yaptığını ancak kendisinin dağda sırf ibadetle meşgul olmasını daha iyi bulur ve tekrar ibadetine döner.

Yine gece rüyasında, (Ayakkabıcıya git ve ona, “Bu yüzündeki sararmanın sebebi nedir?” diye sor) denir. Âbid gider ayakkabıcıya bunu sorar. Ayakkabıcı, “Kimi görürsem, bu kurtulacak da, ben helak olacağım der ve kendimden korkarım. Yüzümün sararması bundandır” der.

İşte o zaman âbid, ayakkabıcının bu korku ve tevazu ile üstünlük kazandığını anlar.
YAZAN;gezginarayısffBAYKUSUN NASIHATİ
Baykuşun kıssası
Hayat-ül hayvan kitabında bildiriliyor ki:
Süleyman aleyhisselam bütün hayvanlarla konuşurdu. Bu onun mucizelerinden biriydi. Gökte tahtı ile gezerdi. Bir gün baykuş Süleyman aleyhisselama selam verdi. Süleyman aleyhisselam selamını alıp ona sordu ki:

– Niçin buğday yemezsin?
– Âdem aleyhisselam onun yüzünden Cennetten çıktığı için.

– Niçin su içmezsin?
– Nuh aleyhisselamın kavmi suda boğulduğu için.

– Niçin hep harabelerde bulunursun?
– Harabeler Allahü teâlânın mirasıdır.

– Niçin evlerde ötersin?
– İnsanları ikaz için. Önlerinde şiddetli tehlikeler varken nasıl gafletle uyurlar. Böylesine yazıklar olsun!

– Gündüzleri niçin çıkmazsın?
– İnsanlar bana zarar verebilirler.

– Öterken ne dersin?
– Tesbih okur bir de “Ey gafiller, çıkacağınız uzun sefer için azık hazırlayın!” derim.

Süleyman aleyhisselam baykuştan daha nasihatçı kuş olmadığını söyledi. (Berika)HATI
YAZAN;gezginarayısff ÖĞRETMEN
Ömer İbni Hattab dan gelen bir rivayette o şöyle dedi:
”Hz. Peygamber (sas) in huzurunda bulunduğumuz bir gün elbisesi bembeyaz saçları simsiyah bir adam çıkageldi. üzerinde yolculuk eseri bulunmayan bu adam içimizden hiç bir kimse tanımıyordu. Hz. Peygamberin yanına gelerek oturdu ve dizlerini onun izine dayadı. Ellerinin de uyukları üzerine koydu ve şöyle dedii: ” Ey Muhammed! Bana islam dan haber ver. Allahın Resulü şöyle dedi: İslam Allahın elçisi olduğuma şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak ve imkan olduğunda Kabeyi haccetmektir.” o adama doğru söyledin dedi. hem sorup hem tasdik etmesi bizim tuhafımıza gitmişti. Devamla imandan haber ver dedi. Hz Peygamber, ”iman Allaha meleklerine , kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayrı ve şerriyle beraber kadere inanmaktır.” adam yine doğru söyledin dedi ve ” ihsandan haber ver deyince Peygamber :” ihsan Allahı görüyormuş gibi ibadet etmendir. her ne kadar sen onu görmesende O seni görür.” diye cevap verdi.. adam kıyamet saatinden haber ver diyince Peygamber:” bu konuda kaendisine soru sorulan soru sorandan daha blgili değildir” diye karşılık verdi. Sonra adam oradan ayrıldı.. Birkaç güne kadar ortadan kayboldum.Sonra karşılaştığımda Allahın Resulü: ” Ey Ömer ! soru soranın kim olduğunu biliyor musun dedi . Ben de Allah ve Resulü daha iyi bilir dedim. Bunun üzerine o Cebraildir, size dininizi öğretmeye geldi buyurdu.”
YAZAN;gezginarayıff HZ.EBUBEKİR (R.A)
“Takva; akıllıca yapılan işlerin en güzelidir. Hakk’a asi olmak; ahmakça yapılan işlerin en çirkinidir. Verilen emaneti yerine getirmek; en üstün doğruluk, sayılır. Hıyanet olarak da; en önde yalan gelir.”
Birine öğüt veriyordu, sonunda dedi ki: “Ey kardeşim, sana yaptığım tavsiyeyi aklına koy. Kaybolmamasına dikkat et. Ölümü özüne sevdir nasıl olsa gelecek.”

– Derdi ki: “Kulun kalbine dünya sevgisinden (süsünden) bir şey girse, Allah (C.C) ona darılır. Bu.dargınlık, o süsten ayrılıncaya kadar devam eder.”

Dedi ki: “Keşke ben, koparılan sonra da yenen bir bitki olsaydım.”

Çok kere dilini parmak ucu ile tutar ve şöyle derdi: “Kapılıp gittiğim bütün felaketlerin sebebi budur.”
Hilafeti aldıktan sonra ashaba şu hutbeyi okudu: “İşlerinizi çevirmek için başınıza geçtim, böyle olmam, sizin en hayırlınız olduğum manasına alınmasın… Bana daima yardım ediniz. ‘Doğrulukta devam ettiğim müddet; Bana uyunuz. Kaydığımı görünce de, bana kıyım hakkınızdır”

Hüznü ve Allah’a (C.C) karşı korkusu fazla idi. Bu hali icabı içi daima yanıktı… yanında duranlar, yanık ciğer kokusu alırlardı.
Hz. Ebubekir muhtelif zamanlarda evlenmiş, zevcesi Katil’eden; oğlu Abdullah ile kızı Esma. Diğer zevcesi Ümmü Rumman’dan Hz. Aişe ile oğlu Abdurrahman. Diğer zevcesi Esma’dan; Muhammed bin Ebubekir, Cüneybe binti Harice’den de; Ümmü Gülsüm doğmuştur.

Kur’an’ın Cem’i, Tertibi ve cilt haline getirilmesi gibi en yararlı işlerden biri onun devrindedir.
Yine İfta mahkemelerinin açılması onun devrindedir.

Şeriata o kadar bağlı idi ki, zekat vermemek gibi bir harekete karşı, en katı şekliyle üstüne gitmiş ve bir anda irtidadı ortadan yok etmiştir.
Vefatlarına yakın hasta yatağında… dediler:

-“Sana bakmak için bir tabip çağıralım mı?”

-“Tabip bana baktı.”

-“Ne dedi?”

-“Muhakkak ki dilediğimi yaparım.”

Pazartesi günü akşam da vefat etti.
YAZAN;gezginarayısff

GÜZEL SÖZLER

Amellerin en faziletlisi, gizli günahları terketmektir. Antaki
Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız. Nisa, 31
En ağır günah, insanın kendisini günahsız bilmek gururudur. Thomas Caryle
En az merhamet gösterenler en büyük günahları işleyenlerdir. Beamarchais
En masum tavrı ve en süslü elbisesiyle çıkar karşımıza günah. Ali Suad
Ey insanoğlu! Bugün günahlarından korkar isen, yarın birşeyden korkmazsın. Şeyh Sadi
Günah arıya benzer, onun gibi ağzı ballı, fakat kuyruğu zehirlidir. La Rochefoucauld
Günah içini rahatsız eden ve başkasının bilmesinden korktuğun şeydir. Hadis-i Şerif
Günah işleyen insandır, buna üzülen evliya olabilir, bununla övünen ise bir şeytandır. Albert Hubbard
Günah işleyip arkasından kalkıp abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teâla hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur. Hadis-i Şerif
Günah, yasak olduğu için acı vermez, acı verici olduğu için yasaktır. Goethe
Günahı vücut değil, irade işler. Machiavelli
Günahın küçüklüğüne bakma! Fakat kime isyan ettiğine, kime karşı gHalkın içinden kaçmak marifet değildir.Asıl marifet halkın içinde iken, kendi içine dönebilmektir.(Ebu Bekir Şibii) ünah işlediğine bak. Bilal Bin Sa’d
Günahlarını terketmeden Allah’tan af ve mağfiret istemek, yalancıların istiğfarıdır. Yahya Bin Muaz
Günahtan sakınmak, tevbe ile uğraşmaktan kolaydır. Hz.Ömer r.a.
İnsanın günahları ardını bırakmaz. D. H. Lawrence
Mümin günah işlemeseydi, göklerin gizliliklerinde seyrederdi. Fakat Allah Teâlâ günahı sebebiyle onu bundan alıkoydu. Hasan-ı Basri
Mümin günahını, başı ucunda bir dağ gibi görür ve üzerine yıkılacağından korkar. Münafık da günahını, hemen uçurabileceği, burnuna konan bir sinek gibi görür. Hadis-i Şerif
Nefsim kudret elinde olan Zât’a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da tevbe eden bir kavim yaratır ve onları af ederdi. Hadis-i ŞerifBirbirimizin küçük kusurlarını hoş göremezsek arkadaşlıktan birşey anlayamayız. La Bruyere

En büyük iyilik, arkadaşına ikramda bulunmaktır. Abdullah bin Abbas r.a.

En iyi arkadaşlarımız hayvanlardır; ne soru sorarlar, ne de kusur kabahat bulurlar. George Eliot

Gerçek bir arkadaş, iki gövdede yaşayan bir ruhtur. Aristo

Hayat, arkadaşlıktan daha büyük bir hediye vermez. Voltaire

Hiçbir arkadaş arkadaşlığını ispat edene kadar gerçek arkadaş değildir. Publilius Cyrus
Kişi arkadaşının dini ve ahlakı üzerinedir. Hadis-i Şerif
Kişi arkadaşı ile ölçülür. Hz.Ali r.a.
Kusursuz arkadaş aramak, dost edinmeyi istememek demektir. De Sacy
Kusurlarınızı size söyleyebilecek arkadaşlar bulun. Nicolas Boileau
Güzel ahlak,suyun kiri yok ettigi gibi,kusuru yok eder.(Hz.Ali)

HADİSLER

Hz. Osman r.a.’dan rivayete göre Resûlullah s.a.v.: Sizin en hayırlılarınız, Kur’ân-Kerîm’i öğrenen ve öğretenlerinizdir, buyurdu. Buhari, Fezailü’l-Kur’ân: 21, Tirmizi, Sevabü’l-Kur’ân: 15, Ebu Davud, Vitir: 14-19, İbn-i Mace, Mukaddime: 16, Darimi, Fezailü’l-Kur’ân: 2, Müsned-i Ahmed:1/57 58, 69, 153.

İbn-i Abbas (Radıyallâhu Anhümâ) dan: “Sarık sarın ki, hilminiz (yumuşak huyluluğunuz, halim-selimliğiniz, vakarınız, ağır başlılığınız ve sükûnetiniz) artsın. (Mecmeuz zevâid, Libas, Bâbul Amâim: 5/122)

Hiç biriniz hayvanlar gibi (sevişmeksizin) cinsi münasebette bulunmasın, arada elçi bulunsun.
Soruldu: Yâ Rasûlallâh sözünü ettiğiniz elçi nedir?
Aşk fısıltıları ve öpüşmedir. İslam’da cinsellik Âsım Uysal (İhyâ-i ulûmiddin İmam-ı Gazâlî K. nikahı Âdâbü-l Muâşeret 2/64)

Ebu Hüreyre Radıyallahu anh Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu söyledi; Karanlık gecelerin karanlığına benzer fitneler zuhur etmeden amellere şitab edin. O fitneler zuhur ettiğinde kişi mü’min olarak sabahlayacak kafir olarak akşamlayacak yahut mü’min olarak akşamlayacak kafir olarak sabahlayacak dinini bir dünya meta’ı mukabilinde satacaktır. Müslim şerhi Nevevi – Kitabül İman C:9, Sh:39, Beyrut

Ebu Hüreyre Radıyallahu anh Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu söyledi; Ümmetime zor gelmeseydi her namazla beraber dişlerini misvaklamayı (misvak ağacından yapılan diş fırçası) emrederdim. Buhari Şerhi Umde – Kitabu-l Ezan, C:4 Sh:266, Mısır

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Tirmiziden nakledilen bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır Kulluğun özü duadır. Başka bir hadisi şeriflerinde ise: Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur(Ibn-i Mace).
ÜÇ KİŞİ
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular:

“Üç kişi vardır ki, Allah Kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azab vardır:

– Sahrada, fazla suyu bulunduğu halde ondan yolcuya vermeyen kimse. Kıyamet günü Allah onun karşısına çıkıp: “Bugün ben de senden fazlımı (lütfumu) esirgiyorum, tıpkı senin (dünyada iken) kendi elinin eseri olmayan şeyin fazlasını esirgediğin gibi” der.

– İkindi vaktinden sonra, bir mal satıp müşterisine Allah Teâlâ’nın adını zikrederek bunu şu şu fiyatla almıştım diye yalandan yemin ederek, muhatabını inandıran ve bu suretle malını satan kimse.

Sırf dünyevi bir menfaat için bir imama biat eden kimse; öyle ki, dünyalıktan istediklerini verirse biatında sadıktır, vermezse sadık değildir.”

ALLAH iman edenlerin Velisidir; kafirlerin ise,velisi yoktur. Kul, günahını itiraf eder ve tövbe ederse, ALLAH tövbesini kabul eder. Oruç savaşta insanı koruyan kalkan gibi, cehennem ateşinden korur.Ebu Saidi’l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “İnsanlara merhametli olmayana Allah Teâla merhamet etmez.”

AYETLER

(AYET; ALLAHIN SÖZLERİ DEMEKTİR)İMAN
Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin.
Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.
(Yusuf Suresi, 87)
Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi’nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vaat ediyor. Allah geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268”Ey İnsanlar!Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman,Allah ve Rasülüne(onların çagrılarına)uyun.Ve bilinki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve (siz)mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.Ramazan ayı,insanları doğruya ulaştıran,helali haramdan,hakkı batıldan ayıran,Kur’an-ı Kerim’in indirildiği aydır.Sizden her kim bu aya erişirse,onu oruçla geçirsin.(Bakara suresi Ayet:185) (Enfal süresi24) Ey İman Edenler!Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizede farz kılındı.Ta ki günahlardan korunasınız.(Bakara suresi.Ayet:183) Birinize ölüm geldigi vakit,eger bir hayır bırakacaksa anaya,babaya,yakınlarına uygun bir biçimde vasiyet etmek,Allah’tan korkanlar üzerine bir borçtur.(bakara180)Hala Kur’an üzerinde geregi gibi düşünmeyecekler miEy insanlar!Yer yüzünde bulunan gıdaların güzel ve temiz olanlarından yiyin,şeytanın peşine düşmeyin,zira şeytan sizin açık bir düşmanımızdır.(bakara 168)?EgO size ancak ve daima kötülügü,çirkin işi ve Allah hakkında bilmediginiz şeyleri söylemenizi emreder.(Bakara 169)er O,Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı ondan bir çok tutarsızlık bulurlardı (Nisa 82) Ey İman Edenler!Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizede farz kılındı.Ta ki günahlardan korunasınız.(Bakara suresi.Ayet:183) Andolsun, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür. Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz; “Kötülükler benden gidiverdi” der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir. Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır. (Hud Suresi, 9-11)